Sayfalar

1 Aralık 2011 Perşembe

Küçükken Şiir Yazan Utangaç Kızın Olağanüstü Hikayesi-1

Hatırlar mısın, günün birinde üç ortalı çizgili küçük boy deftere şiirler yazan ufak bir kız vardı. Bir gün bu defter, haberi olmadan ilkokul 2. sınıf öğretmeninin eline geçmişti, annesi sayesinde! Anneye içten içe kızan küçük kız utancından ertesi sabah okula nasıl gideceğini bilemiyordu. Dünyasını anlattığı o şiirler, kızın o çok sevdiği, ileride erkek meleği gibi anımsayacağı biricik öğretmeni tarafından okunacaktı! Aradan haftalar geçti, artık sabrı taşan kız: "Öğretmenim defterimi geri verebilir misiniz acaba? Yeni şiirlerimi nereye yazacağımı bilemiyorum da..." Öğretmeni o bildik bembeyaz gülümsemesiyle başını okşadı kızın: "Getireceğim, bir de hediyem var bir kaç gün daha bekle olur mu?" Olur anlamında başını salladı kız. Zaten ne zaman bu gülümsemeyi görse büyüleniyordu...
Bir kaç gün sonra söz verdiği gibi öğretmeni teslim etti defteri, bir de şiir kitabı... "Sevgiyle Dönsün Dünya"
Küçük kız kitaba dokunduğu an sanki sihirli birşeyler olmuştu. Tıpkı kapaktaki gibi şimdi dünyalar onundu. Nedendir bilinmez, kitabın adı ve kapağı bir yerlerden duyduğu çocuk şarkısını hatırlattı ona:
Bir dünya bırakın biz çocuklara
Göklerde yer açın uçurtmalara
El ele el ele verin çocuklar
Oynaya oynaya gelin çocuklar
İçinde melodilerle okudu okudu kız şiirleri. Kendi şiirleriymiş gibi benimsedi hepsini. Beste bile yaptığı bazılarının üzerine. Öksüz Çocuk, Yabancı Ülkedeki Çocuk hüzünlendirdi onu. Resim Yaparken ilham oldu resimlerine. Dünyayı Bana Verseler'le hayallere daldı.
Üzerine Beste Yaptığım Oyun şiiri
Ve günler günleri kovaladı, küçük kız büyüdü, büyüdü genç bir kız oldu. Nasıl olduysa bir taşınma esnasında şiir defteri kayboluvermişti. En azından kitabın yerinde duruyor olmasıyla teselli buldu kız. 10 küsür yıl geçmişti aradan.  2 yıl önce bu zamanlar, İstanbul'da düzenlenen kitap fuarına imza günü için gelecek yazarların isimlerini kontrol ediyordu kız. Birden ekranda bir isme takıldı gözü: Hüseyin Yurttaş. Bu ismi hatırlıyordu elbette. Mavi önlük giydiği o yıllardan sonra bir çok şair abisi-amcası olmuştu fakat bu ilkiydi, nasıl unutabilrdi...
Nihayet o gün geldi ve genç kız stantlar arasında dolaşıyor, o şiirdeki ozan amcasını arıyordu. Mırıldandığı dizeleri kalabalıkta kendi bile duymuyordu:
Ve durdu birden. aradığı yer burası olmalıydı. Annesinin eline yapışmış ufaklık, memnun bir ifadeyle imzalı kitaplarını aldı, anne parayı ödedi ve uzaklaştılar. Böylece standın önü boşalmış ve genç kız kitap imzalayan yaşlı adamı görmüştü. Böyle hayal etmemişti ozan amcayı, daha doğrusu hiç hayal etmemişti! Doğru yerde miydi acaba? Heyecandan etrafı biraz bulanık görüyordu galiba. Nasılsa anladı ki stand bir uçtan bir uca elinde tuttuğu kitabın yeni basımlarıyla kaplıdır (Çok sevdiği kapak değişmiştir).
"O elindeki hangi milattan kalma?" Etrafa bakınırken yazarın dikkatini çektiğini farketmemişti genç kız. Esasen dikkat çeken daha çok elinde büküp durduğu kitabın eski kapağı olmuştu. "Merhaba" dedi utangaç kız. Bükülü kitabı bir de diğer tarafa eğip kendince düzeltti ve "Başucu kitabım olur" diyerek takdim etti ozan amcaya.
96 basım Sevgiyle Dönsün Dünya 2009 basımlar arasında nostaljik ama bir o kadar sevimli göründü. Ozan amca kaybettiği bir çocuğunu bulmuş gibi dudaklarında tarifsiz bir şaşkınlıkla hala elindekine bakıyordu. Bu sırada genç kız kısaca hikayeyi anlattı. Ozan amca imzalamak için ilk sayfayı çevirdi. fakat orada erkek meleğin notu ve imzası bulunuyordu:
Bir sayfa daha çevirdi ozan amca:
"Bir de ben imzalayayım o zaman"
"Çok memnun olurum"
"Nerden nereye ha!"
"Öyle..."
Görünüşe göre teşekkür edip gitme vaktiydi. Durdu:
"Ama artık şiir yazamıyorum..."
"Neden bıraktın?"
"Bilmem çocukluğumu kaybettim galiba, üstelik defterim de kayıp"
"..."
Şair amca sağlık olsun bakışıyla yetinmişti. Oysa genç kız bir kaç teselli sözcüğü için yalvarır gibi söylemişti son cümleyi. Hem bizlere şiirler yazan, o şiirlere sevgi dostluk ve barış koyan, bir de ekmek ve özgürlük koyan ozan amcalardan başka kim bilebilirdi ki doğru sözcükleri? İçi az biraz burulmadı değildi...
Yine de içtenlikle teşekkür etti genç kız. Sonra bir iki adım geride bıraktığı utangaçlığını giydi. Göğüs hizasında taşıdığı mavi dünyası ve gülümseyekalmış dalgın ifadesiyle çeyrek zaman daha dolaştı.
Erkek meleğim ve ben - karne günü :)