Sayfalar

18 Ağustos 2012 Cumartesi

ELVEDA

"Elveda Yâ Şehr-i Ramazan" afişini yapıştırdı bizimkiler bu sabah pencereye. Bunun "Hoşgeldin" versiyonunu gördüğümde kıkır kıkır gülmüş nerden buldunuz bunları la tepkisi vermiştim. Bu sabah yine gülesim geldi ama tuhaf oldum. Üzülüyorum ben öyle böyle değil. Çok sevdim ben bu Ramazan'ı. Belki bana en çok acı çektireniydi; tüm gün yarı baygın geçirdiğim zamanlar oldu, daraldım bunaldım, bir de evin işleri üstümde, iftarlarda yemek yemeye mecalim olmadı bazen.
Ama geceleri... güzeldi be. Hele teravihler. Bizim burdaki caminin süpersonik bi uygulaması var: yaza denk gelen Ramazanlarda caminin bahçesine hasırlar döşeniyor, üstüne seccadeni sen getirip seriyorsun, misleer gibi açık havada yıldızların altında, kubbeyi minareleri göre göre, kandillerin ışığında namaz. Öyle tadından yenmeyen bir namaz. En sıcak en boğucu günlerde bile ufak da olsa bi esintimiz muhakkak olurdu. Bugün sonuncusuydu işte. Gariptir öyle çok rüzgar vardı ki seccadelerimiz uçuştu hasırlar havalandı vuhuuu. Öyle. Bitti ama. Çok buruğum sevgili blog çok. Keşke hiç birini kaçırmasaydım bu sene teravihlerin.
Yaz geceleri bir de banklarda oturup saatlerce çekirdek çitlemesi ve bisiklet sürmesi güzel. Bisiklet sürerkene öyle özgür oluyorum ki. En güzel yanı hava karanlık olduğu için kolayca kamufle olmak ve cins cins bakışlara maruz kalmamak. Sırf bu yüzden tesettürlü kadınların rahatça bisiklet kullanabildiği Malezya gibi ülkelere ilgim var. Hatta oralarda bisiklet yaygın bir "yaşam biçimi" imiş. Özeniyorum ulan!
Tecrübeli bir büyüğüm, "Mezun olup öğretmenlikle yetinme, sen nereden nereye geldin yüksek yap doktora yap Merkez bankasının başkanı ol..." dediydi. Benim hiç böyle hayalim yok saygı değer büyüğüm. Benim hayalim ne işim olursa olsun o işe bisikletle gidip gelmek. Büyük şey mi istiyorum?