Sayfalar

5 Kasım 2010 Cuma

TEPKİMDİR ZAYİ OLMASIN

Ey insanlar beni siz delirttiniz!
İçinizden çocukluğuma inme önerisinde bulunmak isteyenler çıkabilir. Gerçi bu, şu durumda beni daha fazla kışkırtmak demek olur ki, sizin için pek güvenli sayılmaz. Aman diyeyim kibritle yaklaşmayın yanıma. Macera aramayın!
            Çocukluğuma inme meselesine gelince; gayet mutlu bir çocukluk yaşadım. Sokaklarda ip atladım seksek oynadım. Bisikletten düştüm, yaralandım. Çatılara çıktım, duvarlara tırmandım. Oyunda mızıkçılık yaptım, kavga çıkardım, ağladım. Bir küstüm bir barıştım ama hiç kin tutmadım. Kar yağdığında yüzümü ve ellerimi hissetmeyinceye kadar dışarıda kaldım. Annem pencereden eve çağırdığında tınlamadım. Dondurmam eriyince ellerimi elbiseme sürdüm. Para üstleriyle yumiyum aldım.
Okulda sınıf başkanı oldum konuşanları  tahtaya yazdım. Öğretmenimi yurdumu milletimi çok sevdim. Akşam eve yüzden beş yazılılar, sene sonu hepsi beş pekiyi karneler getirdim. Büyüklerimin ellerini öptüm bayramlarda, harçlık aldım. Kardeşlerimin ablası oldum, korudum kolladım onları annem yokken, yedirdim içirdim, bazen de patakladım galiba J. Yaramazlık yaptığımda babam kulaklarımdan tavana asmakla tehdit ederdi; canımın yanacağını düşünmek yerine kulaklarımın ne kadar uzayacağını merak etmiştim. Babam bana bir şarkı öğretti. “Beyaz bir kuzu varmış, gözleri de kapkara...” Beyaz kuzu annesinin sözünü dinlemeyip kırlara çıkınca kurtlara yem oluyordu. “...Çok yazık, zavallı beyaz kuzu.” Yazları anneannemlerin yanına, köye giderdim. Dedem bana beyaz bir kuzu verdi. Köyde hiç kurt olmadığını öğrendiğimde içim ancak rahat etti.
Tetenoz olmamak için paslı demirlere el sürmezdim. (Tetenoz da neydi ki kötü bir şeydi herhalde.) Dayım beni “mikrop” diye çağırırdı. Kertenkelelerle ve bilimum böceklerle oynamaya bayılırdım, bir seferinde evi karınca basmasına sebep oldum. Anneannemin köpeği beni kovaladı bir gün, ısırdı sanmışım heyecandan. Sonra anneannem barıştırdı bizi. Kedi besler, civcivlere yem verirdim. Köydeki arkadaşım Ertuğrul’a bir keresinde bir civciv yakalamasını rica ettim. Tek amacım biraz sevip annesine geri vermekti ama salak çocuk öldürdü civcivi. İki ihtimal var, civciv ya korkudan kalp krizi geçirdi (oğlan hakikaten iri yarıydı) ya da suikaste kurban gitti. Pis çocuk bilerek yaptın! Eminim hatırlamıyorsundur bile kim bilir kaçıncı cinayetin küçük katil. Hep kendimi suçlu hissettim yaa... (Bu arada 5 veya 6 yaşım) (Çocukluğa inme olayı hepten işe yaramaz değilmiş bak işte bir şey keşfettim.)
Eh tutturdunuz çocukluğun da çocukluğun diye, sonunda sorunlu hissettirdiniz ya tebrik ederim. Mutlu musunuz? Beni delirten asıl sizlersiniz demiştim, bakın yerden göğe kadar haklıyım. Ertuğrul hadi çocuktu diyelim, peki size ne demeli? Sinirlerimi oynatıyorsunuz durduk yere. Laftan anlamaz mısınız siz? Bu sessiz sakin, ağırbaşlı, akıllı uslu bünyeyi alayına isyan ettirmekten nedir maksadınız? Adamım derdiniz ne sizin söyler misiniz ha!?
Yok yok böyle olmayacak. Acilen koca bir kum torbası gerek odamın orta yerine. Boksör eldivenleri giyip girişmeliyim günde bir kaç posta, başka türlü sakinleşecek gibi değilim. Hıncımı kum torbasından alıp az biraz kafamı toparlayınca da sizinle iletişim kurmayı deneyeceğim. İletişim esastır. Hem ne demişler, insanlar anlaşa anlaşa. Ben de öyle yapıyorum: İnsanlar, ey insanlar, benimle iki dakika dışarı gelir misiniz sizinle özel bir şey konuşacağım.
Arkadaşım, evet sen, kırmızı kazaklı! Bu köpeklerin kulaklarını niye kesiyorsun, manyak mısın acaba? Ya sen, peçeteni neden arabanın camından dışarı atıyorsun sayın modern hanımefendi, yollar çöplük değil! Ya sen, niçin kardeşinin hakkına el uzatıyorsun? Peki sen, niçin sorumluluklarını üzerine almıyorsun? Ben de efendi sanmıştım seni insan, sözlerini tutmuyorsun? Doğru söyledin sanmıştım insan, kandırıyorsun? Yayalara su sıçratmak en büyük zevklerinden biri olmalı. Hesaba hile karıştırmak, banka kartı şifrelerini öğrenip yaşlıları soymak, açlıktan kaburga kemikleri pörtlemiş afrikalı çocuğu akbabalara emanet edip fotoğraf çekmek de, öyle mi? Temizlik görevlisine “Günaydın” dediğin oldu mu bugüne kadar ya da bir dilencinin yüzüne, sokak çocuğunun gözlerinin ta içine baktın mı bir defa? Ne zamandır böyle umursamaz oldun insan?
Ben seni böyle tanımamıştım. Ben küçükken ne kadar iyi kalpli ve güler yüzlüydün oysa. Çok değiştin insan. Ben de değiştim ama artık biliyorsunuz ki beni siz delirttiniz. Yarın öbür gün sürmanşetlerden cinnet geçirip sinirden beynime aşırı yüklenme sonucu öldüğümü duyarsanız, suçu kendine at beybi.
Öğrenci işlerindeki söyleneni anlamayan “Bir saniye bilmem nereye bağlayayım” diyerek bir saat boyunca Beethoven senfonileri dinlettiren şahıs, sana çok doluyum. Boksör eldivenlerimle uzaktan geldiğimi görürsen en iyisi masanın altına saklanman.
Moralim bozuk olduğunda “Derdin mi var?” demeyip “Ne bu surat asmalar” diye üzerime gelen sevgili arkadaşlarım, size de çok doluyum. Her gün neşeyle zıplayıp maymunluklar yapmak zorundayım değil mi iyi arkadaş olabilmek için. Yeter be, hep ben dinledim bir gün de siz dinleseniz ölürsünüz. Kapitalistsiniz işte ka-pi-ta-list. (Bildiğim en ağır kelime.)
Yolda durdurup zorla broşür dağıttığı yetmezmiş gibi bir de “Anket yapıyoruz çok kısa bir isim soyisim telefon numarası” diye insanı sıkboğaz eden anketör mü ne, sana da yeter!
Aylık akbillerin geçmediği özel halk otobüsleri, size de yeter artık! (pardon insanları ele alıyorduk değil mi, unutmuşum.)
“Öğrenci” dediğimiz halde tam para alan minibüs şöförü, sana da yeter!
Hastanelerde yüzümüze bakmayan doktorlar, uzat kolunu deyip iğneyi saplayan hemşireler ve danışmada millete ters ters cevaplar veren agresif bayan, sizlere de buradan “yeterin artık!” diyorum.
Sınavlarda topuklu ayakkabıyla salonda tak tak dolaşıp konsantrasyonumuzu çip eden sınav görevlisi, sana da kocaman bir “yeter” hatta sen git öl bence.
Lunaparkta çığlıklarıyla gondolu erken durdurtan güzel insan, neden bindin madem, niye hep aynı şeyi yapıyorsun, niye bana denk geliyorsun, sana da yeter ama!

The list goes on. Daha yazarım ben buraya böyle aklıma geldikçe. Acaip rahatlatıyor valla tavsiye ederim. Yalnız bir ara çocukluğuma tekrar inmem gerekecek belki atladığım başka şeyler de vardır. El birliğiyle adamı delirtmeseniz olmaz zaten. Haydin adios amigos!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlar buraya yazılıyor: